Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Herşey karmaşık

                        HERŞEY KARMAŞIK *BİR GÜN İÇİNDE*                 (1. BÖLÜM ) ( kurgu öykü ) Genç kadın, düşünceli bir halde yürüyordu. Hava kararmış, ama o ne zaman karardığını fark etmemişti bile. Yanından hızla geçen bir araba, onu kendine getirmişti. Çünkü yağan yağmurun ardından, o hızda geçen bir aracın etrafı ıslatmaması imkânsızdı. Kadının da üzeri çamurlu su ile yıkanınca irkilmişti. Umurunda değildi çamura bulanan paltosu, ayakkabıları ve çamurlu elleri. ‘’Eskiden böyle bir şey başıma gelse, hele saçlarım bu şekilde kirlense, hiç şüphesiz önce öfkelenip bağırır, ardından eve koşarak gider, bir saat boyunca yıkanırdım.’’ Diye geçirdi aklından. Hoş, eskiden sabahtan akşama kadar yürümekte ona göre değildi. Sahi onu bir günde değiştiren neydi? Sebebini her ne kadar biliyor olsa da, bir önceki gün tanıdığı kendisinden nasıl bir anda uzaklaşmıştı? Uzaklaşacağı en son kişi, kendisi olmalı diye düşünürdü hep aslında. Tanıdığı, bildiği, her şeyi doğru yaptığından şüphesi
Bir çok sevdiği vardır insanın. Annesini başka sever, babasını başka. Arkadaşını, kardeşini, dostunu... Herkesi başka sever. Bekleyeni başkadır, beklediği başka. Kendisini başka sever, evladını bambaşka. Herkesin hasreti başka, aşkı başka. Sıcaklığı ayrı, acısı apayrı...    A. Banu Ocaksoy 🍃
" Ne kadar özlemiş olabilirsin ki?" Diye sordu. " Her an ölecekmişim gibi, boğulacak gibi . " Dedim. " Öyleyse bu şekilde nasıl yaşıyorsun?" Dedi. " Her an onu görecekmişim gibi, çok yakında sarılacakmışım gibi..." A. Banu Ocaksoy 🍃

*ISSIZ VE SESSİZ ARASINDAKİ ÇİZGİ*

Issızlık ile sessizlik arasında benzerlik var gibi değil mi? Bazen ikisini birbirinin yerine kullandığımız olur. Aslında ikisi bambaşka! SESSİZLİK, ''sesin çıkmaması,ses gelmemesi, gürültü olmaması...vs.''  ISSIZLIK, ''ıs'' kökünden gelen, anlamı ''kimsesiz,sahipsiz'' olan bir kelime oysa... Kelime anlamları bir yana, hissettikleri benzer gibi olsa da çoğu zaman farklıdır aslında.  Issız kalmak; kimsesiz, yapayalnız kalmak -bedenen değil ruhen ve kalben- şu koskoca dünyada. Oysa sessiz kalmanın bir çok yolu vardır. Sessizlik bir seçim olabilir. Issızlık, kimsenin içinde bulunmak istemediği bir durumdur. Issız kalan insan, ya çok hata yaptığı için, ya da asla anlaşılamadığı için yalnız kalmıştır. Anlaşılamamak derken, illa konuştuğunun anlaşılmaması gibi bir şey değil. Duyguları anlaşılmamıştır, varlığının farkına varılmamıştır, değeri insani yönden tartılmamıştır... İşte bu şekilde ıssız ve yalnız kalmıştır insan. Sessizlik? B

*Her Şeyin Bir Nedeni Bir De Sonucu Var*

Her düşüş, daha hızlı koşmana sebep olur. Her yaralanma, acılara daha dayanıklı hale getirir seni. Her gözyaşı, bir sonraki akma isteğinde daha anlamı olan duygularda akmayı öğrenir. Hata yap, Öğren, Yaralanmaktan korkma, Hiç bir acı ilk günkü kadar acıtmaz bunu unutma. Ağla, Asla ağlatan olma. Ayrıca ağlamanın, gülmek kadar doğal olduğunu hatırla. Her gülümseme, her defasında tekrar etmek ister kendini. Her sevgi, büyümek ister çocuklar gibi. Çünkü en iyi duygular, en iyi hissettirenler sürekli kendini tekrar etmek için elinden geleni yapar. Gülümsemen bir başkasının ağlamasına sebep oluyorsa, bir sonraki ağlayan sen olursun; bir sonraki olamazsan ondan sonraki... Ama mutlaka göz yaşın akacaktır, başka yaşlar akıttığın için. Sevgi inciten olmaz da, -miş gibi sevmek acıtır daima. Ya da ne bileyim, sevgini yeterince hissettirmediğin takdirde boşluklar oluşur hayatında. Gül, Güldür. Sev, Göster. *A. Banu Ocaksoy*

ÇIPLAK AYAKLI ÇOCUK

-Çıplak ayaklı Çocuk- Bir ilkbahar gününde, ne ısıtan ne de üşüten bir güneş doğdu. Kiminin evine girip perdeleri açtırıyor,kimi evleri aydınlatmıyordu... Birden koştu çocuk! Ayağında ayakkabı da yoktu çorap da... Nereye koştu çocuk? Umuda? Bir parça huzura belki de? Ne evine girmeyen güneş, ne de soğuk yatağı umurundaydı! Koştu çocuk... Ayağında ne ayakkabısı vardı ne de çorabı... Kucakladı mutluluğu; dünyayı kucaklar gibi! Dünyayı sığdırdı kucağına, yine koştu çocuk... Ayağına bir şey batacak olması da umurunda değildi, buz gibi taşlarda... Çünkü küçük sürprizleri kucaklaması gerekliydi! Dünyayı başka gördü, koştu çocuk... Kimsenin göremediği kadar güzel, kimsenin anlamayacağı kadar özel bakabiliyordu çocuk! Bir şey öğretti çocuk; "dünya elimizde, kollarımızın arasında... Öyle de yaşıyoruz böyle de... En iyisi umudunu asla yitirme!" Dedi çocuk. Ayağına taş değmesin çocuk! Evinde güneş hep doğsun, aydınlık ve sıcak dünya seninle olsun! Sen çok yaşa,mutlu yaşa olur mu çocu

*BUGÜNE VE HER GÜNE NOT*

*BUGÜNE NOT* Dünün bugünle aynı olmadığı gibi, yarın da bugün gibi olmayacak. Bu yüzden hep bugünü yaşarız. Dünün yorgunluğunu bugün atar, yine dünün acılarını bugün avuturuz. Hatta yarının sevinçleri için yine bugün çabalarız. Ne yapacaksak bugün yapabiliriz. Dünü yaşadığımıza eminiz, dünde bir çok anı biriktirip geldik bugüne. Dün yaptığımız hatayı yarın yapmamak için bugün uğraşırız. Bunun adına "Tecrübe" deriz. Yarın, dünden daha iyi olsun diye bugün elimizden ne geliyorsa yaparız. Bir yandan biliriz ki yarın meçhul. Yine de vazgeçmeyiz yarını düşünmekten. Bunun adına "Umut" deriz. Yaşayacak olmayı umut ederiz... Daha iyi olmayı, daha güzel görünmeyi, daha çok para kazanmayı, daha çok yer görmeyi, daha çok şey öğrenmeyi, okumayı, sevmeyi, sevilmeyi... Hep umut ederiz. Aniden  beklenmedik  bir ölüm haberi alınca tüylerimiz ürperir, "bu kadar yakın mıydı ölüm?" Diye düşünür, "o daha şunu yapacaktı..." Diye içimiz yanar, üç beş gün sonra yine

* O çok özel biri yanındaysa..."

Koskoca dünyada 'küçücük' kaldığımız kesin. Milyarlarca insan arasında, 'herhangi' biri olduğumuzu da biliyoruz. Yalnız, yanınızda koskoca dünyayı unutup sizi ' dünyası ' olarak gören ; ' herhangi' birinden çok daha özel hissettiren birileri varsa? İşte o zaman dünya küçülür, insan kalabalığı da azalır... Herkesin mutlaka özel hissettiği insanlar vardır hayatında. Düşünsenize, milyarlarca insan arasında özel hissetmek! Bunu etrafında herhangi insandan biri yapabilir. Annen, Baban, Eşin, Çocuğun, Kardeşin, Komşun, Dostun... Herhangi birinden, herhangi biri yani! O kalabalığın içinde kaybolmuş gibi görünen, çok özel biri... O yanında mı? Derin bir nefes al ve özel olduğun için gururlan... A. Banu Ocaksoy 🍃

Dokunduklarımız...

İnsanın yaşadıkça öğrendiği o kadar çok şey var ki... Durmadan öğreniriz. Bazı şeyleri öğrenmeye can atarken, bazı şeyleri öğrenmeyi asla istemeyiz. Acılar mesela. Kim ister ki, acı çekmeyi öğrenmek? Sonra o acılarla birlikte bir çok duyguyu tatmak kimin hoşuna gider? Ama bunun takdiri elbette bize ait değil. Bazı durumlarda seçenekler, yollar çıkar karşımıza. Hayatımız boyunca bir çok karar almak zorunda kalırız ve bu kararı biz alınca, sonucu hoşumuza gitmese dahi "keşke" der, sonuçlarına da bir güzel katlanırız. Ama bazı acılar, üzüntüler öyle değil. Asla seçmeyi düşünmediğimiz, hayalini  kurmadığımız, aklımızın ucundan geçse dahi tüyler ürperten cinsten acıları da yaşarız. Bu acılara da "keşke" deriz; ancak hiç bir zaman öyle kolayca kaybolup gitmez acısı. Kimine göre durmad an kanayan yara, kimine göre zamanla kabuk tutmuş bir yara; bazısı alev alev yakan bir acı, bazısı küllenmiş bir acı... Kanayan yara kurcalanmaz, zira kurcaladıkça kanama durmaz
*HAYALLER, UMUTLAR, TEŞEKKÜR* Bekler, umut eder herkes. Mutlaka beklediği, umduğu hatta çok istediği bir şeyler vardır herkesin değil mi? Bugün o istediği olmadı diye, yarın düşlemekten vazgeçer mi hiç? Vazgeçmez... Bunun adı sabır... Bir yoldan geçerken elinde simit olan bir çocuğun simidi, acıkmış hâlde sabırla bekleyen o kuşlara nasip olur mesela... Herkes için bu böyle... Sabırla beklediğin şey, biraz da gayretinle; bilemiyorum belki çok fazla gayretinle senin oluverir... Bugün olmadıysa, uyumadan önce düşle ve yarın olacağına inan... Bugün olduysa, gözün aydın... Başka bir düşe hazır olduğuna eminim ama... Çünkü hayal etmeyi, beklemeyi, umut etmeyi asla bırakmaz yaşayan kimse... Yaşadığını anlamanın zaten iki yolu var; birincisi hayatında var olanlara teşekkür etmek, ikincisi de hep hayal etmek... Hayalleriniz gerçek olsun, teşekküre dönsün. A. Banu Ocaksoy 🍃

Bir çocuğun gözleri

Masumiyet mi arıyorsun? Bir çocuğun gözleri masumiyetin parıltısı... Huzurlu bir sevgi mi? Bir çocuğun gözleri sevginin en huzurlu hâli... Yoksa içten bir gülümseme mi? Bir çocuğun gözleri karşı konulamaz gülümseme sebebi... Yani bir çocuğun gözlerine baktığında... Gerçekten baktığında! İnan bana hayatın tüm güzel yönlerini göreceksin ve o anda geriye kalan herşeyi unutacaksın... Yapman gereken şey; kafanda ne varsa bir kenara bırakıp, o parıltıya bakmak. Sonra zaten herşey anlam buluyor... A. Banu Ocaksoy 🍃