Ana içeriğe atla

*Her Şeyin Bir Nedeni Bir De Sonucu Var*



Her düşüş, daha hızlı koşmana sebep olur. Her yaralanma, acılara daha dayanıklı hale getirir seni. Her gözyaşı, bir sonraki akma isteğinde daha anlamı olan duygularda akmayı öğrenir.
Hata yap,
Öğren,
Yaralanmaktan korkma,
Hiç bir acı ilk günkü kadar acıtmaz bunu unutma.
Ağla,
Asla ağlatan olma.
Ayrıca ağlamanın, gülmek kadar doğal olduğunu hatırla.
Her gülümseme, her defasında tekrar etmek ister kendini. Her sevgi, büyümek ister çocuklar gibi. Çünkü en iyi duygular, en iyi hissettirenler sürekli kendini tekrar etmek için elinden geleni yapar.
Gülümsemen bir başkasının ağlamasına sebep oluyorsa, bir sonraki ağlayan sen olursun; bir sonraki olamazsan ondan sonraki... Ama mutlaka göz yaşın akacaktır, başka yaşlar akıttığın için. Sevgi inciten olmaz da, -miş gibi sevmek acıtır daima. Ya da ne bileyim, sevgini yeterince hissettirmediğin takdirde boşluklar oluşur hayatında.
Gül,
Güldür.
Sev,
Göster.
*A. Banu Ocaksoy*

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

*HAYALLER, UMUTLAR, TEŞEKKÜR* Bekler, umut eder herkes. Mutlaka beklediği, umduğu hatta çok istediği bir şeyler vardır herkesin değil mi? Bugün o istediği olmadı diye, yarın düşlemekten vazgeçer mi hiç? Vazgeçmez... Bunun adı sabır... Bir yoldan geçerken elinde simit olan bir çocuğun simidi, acıkmış hâlde sabırla bekleyen o kuşlara nasip olur mesela... Herkes için bu böyle... Sabırla beklediğin şey, biraz da gayretinle; bilemiyorum belki çok fazla gayretinle senin oluverir... Bugün olmadıysa, uyumadan önce düşle ve yarın olacağına inan... Bugün olduysa, gözün aydın... Başka bir düşe hazır olduğuna eminim ama... Çünkü hayal etmeyi, beklemeyi, umut etmeyi asla bırakmaz yaşayan kimse... Yaşadığını anlamanın zaten iki yolu var; birincisi hayatında var olanlara teşekkür etmek, ikincisi de hep hayal etmek... Hayalleriniz gerçek olsun, teşekküre dönsün. A. Banu Ocaksoy 🍃

HER ŞEY KARMAŞIK ( BİR GÜN İÇİNDE ) 3. BÖLÜM

 HER ŞEY KARMAŞIK*** ÜÇÜNCÜ BÖLÜM *BİR GÜN İÇİNDE* Koridorun sonuna geldiğinde, müdürün odasına girmek için adım atarken içinde tuhaf hisler oluşmuştu. Hayatının koskoca yalanlardan ibaret olduğunu öğrenmesine dakikalar kaldığını bilmiyordu elbet; ancak içinde hissettikleri, tadının kaçacağını söylüyordu. Müdürün odasının kapısına vardığında tam kapıyı tıklatmak için elini yumruk yapıp kaldırmıştı ki, tam o sırada kapı açıldı. Güvenlik görevlisi, kadının gözlerine bakarak ''bu...buyurun. Müdüre Hanım sizinle görüşmek için bekliyor.'' deyip kaçarcasına arkasını dönüp görev yerine dönmek için yola koyuldu.  Kadın, yüzünde hafif bir gülümseme ile müdüre hanıma ''merhaba'' deyip tokalaştı. Müdüre hanım, üzgün mü yoksa endişeli mi belli olmayan bir yüz ifadesi ile, kadına oturacağı koltuğu gösterdi. Kadın konuşmaya başlarken, mailine gelen fotoğraflardan birini göstermek üzere uzanırken, '' hepsinden haberim var, bu fotoğraf sana buradan gönderildi....

Dokunduklarımız...

İnsanın yaşadıkça öğrendiği o kadar çok şey var ki... Durmadan öğreniriz. Bazı şeyleri öğrenmeye can atarken, bazı şeyleri öğrenmeyi asla istemeyiz. Acılar mesela. Kim ister ki, acı çekmeyi öğrenmek? Sonra o acılarla birlikte bir çok duyguyu tatmak kimin hoşuna gider? Ama bunun takdiri elbette bize ait değil. Bazı durumlarda seçenekler, yollar çıkar karşımıza. Hayatımız boyunca bir çok karar almak zorunda kalırız ve bu kararı biz alınca, sonucu hoşumuza gitmese dahi "keşke" der, sonuçlarına da bir güzel katlanırız. Ama bazı acılar, üzüntüler öyle değil. Asla seçmeyi düşünmediğimiz, hayalini  kurmadığımız, aklımızın ucundan geçse dahi tüyler ürperten cinsten acıları da yaşarız. Bu acılara da "keşke" deriz; ancak hiç bir zaman öyle kolayca kaybolup gitmez acısı. Kimine göre durmad an kanayan yara, kimine göre zamanla kabuk tutmuş bir yara; bazısı alev alev yakan bir acı, bazısı küllenmiş bir acı... Kanayan yara kurcalanmaz, zira kurcaladıkça kanama durmaz...