Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

*ISSIZ VE SESSİZ ARASINDAKİ ÇİZGİ*

Issızlık ile sessizlik arasında benzerlik var gibi değil mi? Bazen ikisini birbirinin yerine kullandığımız olur. Aslında ikisi bambaşka! SESSİZLİK, ''sesin çıkmaması,ses gelmemesi, gürültü olmaması...vs.''  ISSIZLIK, ''ıs'' kökünden gelen, anlamı ''kimsesiz,sahipsiz'' olan bir kelime oysa... Kelime anlamları bir yana, hissettikleri benzer gibi olsa da çoğu zaman farklıdır aslında.  Issız kalmak; kimsesiz, yapayalnız kalmak -bedenen değil ruhen ve kalben- şu koskoca dünyada. Oysa sessiz kalmanın bir çok yolu vardır. Sessizlik bir seçim olabilir. Issızlık, kimsenin içinde bulunmak istemediği bir durumdur. Issız kalan insan, ya çok hata yaptığı için, ya da asla anlaşılamadığı için yalnız kalmıştır. Anlaşılamamak derken, illa konuştuğunun anlaşılmaması gibi bir şey değil. Duyguları anlaşılmamıştır, varlığının farkına varılmamıştır, değeri insani yönden tartılmamıştır... İşte bu şekilde ıssız ve yalnız kalmıştır insan. Sessizlik? B

*Her Şeyin Bir Nedeni Bir De Sonucu Var*

Her düşüş, daha hızlı koşmana sebep olur. Her yaralanma, acılara daha dayanıklı hale getirir seni. Her gözyaşı, bir sonraki akma isteğinde daha anlamı olan duygularda akmayı öğrenir. Hata yap, Öğren, Yaralanmaktan korkma, Hiç bir acı ilk günkü kadar acıtmaz bunu unutma. Ağla, Asla ağlatan olma. Ayrıca ağlamanın, gülmek kadar doğal olduğunu hatırla. Her gülümseme, her defasında tekrar etmek ister kendini. Her sevgi, büyümek ister çocuklar gibi. Çünkü en iyi duygular, en iyi hissettirenler sürekli kendini tekrar etmek için elinden geleni yapar. Gülümsemen bir başkasının ağlamasına sebep oluyorsa, bir sonraki ağlayan sen olursun; bir sonraki olamazsan ondan sonraki... Ama mutlaka göz yaşın akacaktır, başka yaşlar akıttığın için. Sevgi inciten olmaz da, -miş gibi sevmek acıtır daima. Ya da ne bileyim, sevgini yeterince hissettirmediğin takdirde boşluklar oluşur hayatında. Gül, Güldür. Sev, Göster. *A. Banu Ocaksoy*

ÇIPLAK AYAKLI ÇOCUK

-Çıplak ayaklı Çocuk- Bir ilkbahar gününde, ne ısıtan ne de üşüten bir güneş doğdu. Kiminin evine girip perdeleri açtırıyor,kimi evleri aydınlatmıyordu... Birden koştu çocuk! Ayağında ayakkabı da yoktu çorap da... Nereye koştu çocuk? Umuda? Bir parça huzura belki de? Ne evine girmeyen güneş, ne de soğuk yatağı umurundaydı! Koştu çocuk... Ayağında ne ayakkabısı vardı ne de çorabı... Kucakladı mutluluğu; dünyayı kucaklar gibi! Dünyayı sığdırdı kucağına, yine koştu çocuk... Ayağına bir şey batacak olması da umurunda değildi, buz gibi taşlarda... Çünkü küçük sürprizleri kucaklaması gerekliydi! Dünyayı başka gördü, koştu çocuk... Kimsenin göremediği kadar güzel, kimsenin anlamayacağı kadar özel bakabiliyordu çocuk! Bir şey öğretti çocuk; "dünya elimizde, kollarımızın arasında... Öyle de yaşıyoruz böyle de... En iyisi umudunu asla yitirme!" Dedi çocuk. Ayağına taş değmesin çocuk! Evinde güneş hep doğsun, aydınlık ve sıcak dünya seninle olsun! Sen çok yaşa,mutlu yaşa olur mu çocu